Ana içeriğe atla

İBRANAME İLE İLGİLİ GÜNCEL YARGITAY KARARI


        T.C
    YARGITAY
22.Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGITAY İLAMI

ESAS NO     : 2018/12195
KARAR NO  :2018/20818

Taraflar  arasında  görülen  dava  sonucunda  verilen  kararın,  temyizen  incelenmesi  davacı  vekili tarafından istenilmekte, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı.Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından  düzenlenen  rapor  dinlendikten  sonra  dosya  incelendi,  gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı   vekili,   müvekkili   işçinin  kıdem  tazminatı,  ihbar  tazminatı,  aylık  ücret,   yıllık   izin,  fazla  çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
         Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
        Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne dair verilen  karar, Dairemizin  06/06/2017  tarihli  ilamıyla  bozulmuştur. Bozma  ilamına  uyma   kararı verilerek  devam  edilen  yargılama neticesinde,  yazılı  gerekçeyle  davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-     Dosyadaki  yazılara  toplanan  delillerle  kararın  dayandığı  kanuni  gerektirici sebeplere göre, davacının    aşağıdaki   bendin    kapsamı   dışında    kalan   temyiz    itirazları   yerine    değildir.
2-     Taraflar arasında, 19.01.2011 tarihli ibranamenin geçerli olup olmadığı noktasında uyuşmazlık vardır.
6098   sayılı   Türk   Borçlar   Kanunu’nun    yürürlüğe   girdiği    01.07.2012   tarihinden   sonra düzenlenen  ibra  sözleşmeleri  için,  kanuni  koşulların varlığı aranmalıdır.

6098 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranameleri geçerliliği sorunu ise, Yargıtayın konuyla ilgili aşağıda açıklanan ilkelerin çerçevesinde çözülmelidir:
 
a)      İş  ilişkisi  devam  ederken  düzenlenen  ibra  sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu  dönemde tamamen   işverene   bağımlı   durumdadır  ve    güvencesi   hükümlerine   rağmen   iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için  iradesi  dışında  ibra  sözleşmesi  imzalamaya  yönelmesi  mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
                
b)      İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılmaması durumda ibranameye değer verilemez.

c)      İbranamenin geçerli olup olmadığı, 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar    Kanunu ’nun    irade   fesadını   düzenleyen   23-31.  Maddeleri    yönünden  de değerlendirilmelidir İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer  tarafın  veya  üçüncü  şahsın  hile  yada  korkutmasıyla  karşılaşması  halinde,  ibra iradesinden söz edilemez. 



         Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu ’nun 21. Maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün  de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir .

                 İbranamedeki irade  fesadı  hallerinin,  818  sayılı   Borçlar  Kanunu ’nun   31. Maddesinde öngörülen  bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken  alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.

d)      İbra  sözleşmesi,  varlığı   tartışmasız  olan  bir  borcun  sona  erdirilmesine   dair  bir  yol olmakla, varlığı şüpheli yada tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez.  Savunma  ve  işverenin  diğer  kayıtları  ile  çelişen   ibra   sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. 

e)      Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen  ödenmiş olması  durumunda borç   ifa  yoluyla   sona   ermiş  olur.   Buna   karşın    kısmi   ödeme    hallerinde,   ibraya     değer     verilmemekte   ve    yapılan   ödemenin    makbuz    hükmünde    olduğu    kabul edilmektedir.  Miktar   içeren  ibranamenin   çalışırken   alınmış   olması  makbuz  etkisini ortadan kaldırmaz.

f)       Miktar    içermeyen    ibra    sözleşmelerinde     ise,     geçerlilik     sorunu     titizlikle    ele alınmalıdır.   İrade    fesadı   denetimi    yapılmalı   ve    somut    olayın  özelliklerin e göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak   kalemlerinin    tek   tek   sayıldığı    ibranamede,  irade  fesadı  halleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
       
g)      Yine,  işçinin   ibranamede    kanuni   haklarını   saklı    tuttuğuna   dair  ihtirazı  kayda  yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.

h)     İbranamede  yer  almayan  işçilik  alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma  ile çelişmeyen  kısımlar  yönünden  ibra iradesine   değer   verilmelidir . Başka   bir   anlatımla, bu  gibi  durumlarda   ibranamenin bölünebilir  etkisinden  söz  edilebilir. Bir  ibraname  bazı  alacaklar  bakımından  makbuz hükmünde  sayılırken,   bazı  işçilik  hak  ve  alacakları  bakımından  ise  çelişki   sebebiyle geçersizlikten  söz  edilebilir. Aynı  ibranamede  çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.

               Somut  olayda,  davacının  davalıya  ait  iş yerinde,  16.12.1997   19.01.2011  ve 01.06.2011 – 15.10.2011 tarihleri arasında olmak üzere iki dönem halinde çalışması bulunmaktadır. Uyulmasına karar verilen Dairemizin 06.06.2017 tarihli bozma ilamında, 19.01.2011 tarihli ibranamenin gerekçeli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

                Mahkemece,  bozma  sonrasında   tesis   edilen   hükümde,  19.01.2011   tarihli ibranamenin geçerli olduğu kabul edilerek, bu ibranameye konu birinci çalışma dönemi bakımından davacının tüm haklarının ödendiği ve dönemin tasfiye olduğu kabul edilmiştir.

                 Tartışma   konusu    19.01.2011  tarihli   ibranamenin,    düzenlenme    tarihi   itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ’nda öngörülen  şartlara  tabi olmadığı açık olup,  söz  konusu  ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtayın konu ile ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.

                  19.01.2011   tarihli  ibraname  miktar  içermektedir. İbraname  içeriğinde,  bir  taraftan  işçi feshinden bahsedilmekte, diğer taraftan ise işçiye kıdem tazminatının yanı  sıra ihbar tazminatının da ödendiği   belirtilmektedir. Davaya  cevap   dilekçesinde  ise, işçinin  istifa  ettiği  savunulmuştur.  Öte yandan,  ibranamede  fazla  mesai,  hafta  tatili  ile  ulusal  bayram  ve genel tatil ücretlerinin ödendiği yazılı  iken;  cevap   dilekçesinde   mesai  saatlerinin  kanuni  süre  içerisinde   kaldığı,   haftada  bir  gün izin     verildiği,   fazla    çalışma    yapıldığına,  hafta   tatili   ile    ulusal    bayram   ve   genel    tatillerde çalışıldığına yönelik  iddiaların  dayanağının  bulunmadığı  savunulmaktadır.  
Yıllık  izin  ücreti    alacağı bakımından da, ibranamenin  ilgili  paragrafının  bir  cümlesinde işçinin yıllık izin    sürelerinin  tamamı                sürelerinin      tamamını kullandığı yazılı  olmasına olmasına rağmen,   bir       diğer      cümlesinde      yıllık   izin     ücretlerinin      ödendiği      ifadesi bulunmaktadır. Açıklanan bu çelişkiler karşısında ibranameye değer verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, söz  konusu  ibranamenin   düzenlenmesinden  sonra,  davacıya  keşidecisi  işveren  olan  24.500.00 TL bedelli,    20.03.2011  tarihli   çekin   verildiği,   çek    bedelinin   davacı   tarafça   21.03.2011  tarihinde tahsil edildiği  anlaşılmaktadır.  

Davacıya  bu  ibranameyi  imzalaması  üzerine,   çek   keşide   edilmesi suretiyle ödenen 24.500.00 TL ile davacının birinci çalışma dönemine  ilişkin işçilik  alacakları  arasında açık bir  oransızlık   bulunduğu  da  görülmektedir.  Anılan  sebeplerle,  19.01.2011  tarihli ibranameye değer  verilmemeli,  davacıya ödendiği  sabit   olan  24.500.00  TL ’nin   kıdem  tazminatından mahsup edilmesiyle yetinilmelidir.

         Yukarıda yazılı sebepten kararın bozulması gerekmiştir.
         SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






        





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İşçi Alacaklarının İcrası- Net/Brüt Ayrımı

                  İş davaları neticesinde hükmedilen işçilik alacakları brüt yahut net olarak hesap edilmektedir.  Bu hususta hukuken bir sınırlandırma söz konusu olmayıp, davacının talebi ile mahkeme net ya da brüt olarak alacağa hükmeder.  Ancak, mahkemenin vermiş olduğu kararın icrasında bir sınırlama getirilmiştir. İşçi alacaklarına ilişkin hüküm (net - brüt) hangi şekilde verilmiş olursa olsun net üzerinden icraya konulmaktadır. Mahkeme hükmü terditli olarak tesis edilmediğinden alacağın brütten nete çevrilerek icra takibine girişilmesi önem taşır.  Aksi halde borçlu vekilince icra mahkemesine açılan şikayet davasında takibin iptali/düzeltilmesi söz konusu olacaktır. Bu dava tahsili geciktirdiği gibi; yargılama gideri ve vekalet ücreti gibi ekstra giderlerin yapılmasına neden olacaktır.                         T.C.     ...

Avukatın müvekkili hakkında icra takibi yapması usulü

Avukatın müvekkilinden tahsil edemediği vekalet ücretini icra yoluyla tahsil etmesinden evvel, bu hususta Baro'ya bildirim yapılması zaruridir.  Aksi halde disiplin suçu işlenmiş kabul edilmekle, avukat  hakkında disiplin cezasına hükmolunur.  TBB DİSİPLİN KURULU KARARI Tarih – Esas No – Karar No Konu T. 24.04.2016 E. 2016/146 K. 2016/318 Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 47. maddesi hükmünün Baro’ya bildirim zorunluluğu kısmı açık olduğundan, bir avukat ücret alacağı konusunda dava açma yolunu tercih edebileceği gibi, elindeki ücret sözleşmesi ile ilamsız takip yapma yolunu da tercih edebileceğinden, icra takibine başlamadan önce de bu kural gereği bildirim yapılması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. (Yas 34,134. TBB Mes. Kur 47) İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Şikâyetli avukat hakkında … Barosu Yönetim Kurulu’nun 29.04.2015 günlü ve 68 sayılı ka...

SİTE VE APARTMAN KURUL TOPLANTISI HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR

                      Ofisimiz Kat Malikleri Kurulu toplantısına müvekkilleri adına katılmakla birlikte, alınan kararlara itiraz edilmesi ve iptal davaları açılması konusunda tecrübeye sahiptir.  www.metishukuk.com.tr sitesinden konusunda uzman avukatlarımızla iletişime geçebilirsiniz.                    SİTE VE APARTMAN KURULU TOPLANTISI                                        ( KAT MALİKLERİ KURUL TOPLANTISI)                          Kat Malikleri Kurulu kavramının neyi ifade ettiğini açıklamak gerekirse; Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 27.maddesinde düzenlenen ve anagayrimenkulün genel kurul organı olarak da ifade edilen kat malikleri kurulu, tüm kat maliklerinin yer aldığı ve ana taşınmazı...