Ana içeriğe atla

BOŞANMA- VELAYET- ZİYNET- TAZMİNAT- NAFAKA DAVASINA İLİŞKİN YARGITAY İLAMI

          T.C.
Y A R G I TA Y
2. Hukuk Dairesi

ESAS NO:        KARAR NO:
2018/6156         2018/12789    


                                                         TÜRK MİLLETİ ADINA
                                                       Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ       : Ankara Batı 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ                        : 26/04/2016
NUMARASI                   : 2015/62-2016/446   
DAVACI-DAVALI       : T...................................
VEKİLİ                         : Av. Mükerrem Sedef KILIÇ 
ADRES                         : Tunus Caddesi 87/10 Kavaklıdere- Çankaya/ANKARA 
DAVALI-DAVACI       : ........................................
DAVA TÜRÜ              : Karşılıklı Boşanma-Ziynet Alacağı-Velayet
TEMYİZ EDEN       : Taraflar

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından; kadının boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar, velayet, kadının ziynet alacağı davasının kabulü yönünden, davalı-davacı kadın tarafından ise; kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı, kişisel ilişki süresi ile ziynet alacağı davasının reddedilen bölümüne yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1-Mahkemece erkeğin boşanma davası ile kadının birleşen boşanma davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; toplanan delillerden, erkeğin 23.01.2015 tarihinde boşanma davası açtığı, erkeğin boşanma davasından sonra tarafların barışıp evlilik birliğini devam ettirmek maksadıyla bir süre aynı evde birlikte yaşadıkları, sonrasında tartışarak 08.04.2015 tarihinde yeniden ayrı yaşamaya başladıkları ve bu tarihten sonra 30.04.2015 tarihinde kadının birleşen boşanma davasını açtığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların barışmasına kadar yaşanan olayların her iki tarafça affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekir. Durum böyle iken davacı-davalı erkeğin boşanma davasının reddi gerektiği halde kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de bu husus davalı-davacı kadın tarafından temyizin kapsamı dışında bırakıldığından bozma sebebi yapılmayıp yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz istemine hasren yapılan incelemeye gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

    b-Mahkemece "Evlilik birliği devam ederken taraflar arasında evliliğin başından itibaren geçimsizlik olduğu davacı kocanın eşini darp ettiği, davalı kadının darp nedeniyle evi terketttiği ancak tarafların yeniden bir araya gelerek barıştıkları, son olayda davacı kocanın eşini yine darp ettiği, davalının da evden ayrıldığı, darp olayının tanık anlatımları ve Ankara Batı 3.Asliye ceza Mahkemesi kararıyla sabit olduğu, bu haliyle evlilik birliğini temelinden sarsan olaylarda davacı kocanın ağır kusurunun bulunduğu, davalı kadının da çocuğuna gerekli ilgiyi göstermediği ve anne sütünden mahrum bıraktığı, ayrıca kayınvalide ve kayınpederine karşı gerekli saygıyı göstermediği anlaşılmakla koca kadar olmasada evlilik birliğini temelinden sarsan olaylarda kusurlu olduğu, kadının şiddet sonrası anne evine gittikten sonra mektup bırakıp evden ayrılması çaresizlik içinde yapılan bir davranış olduğu değerlendirilerek erkeğin ağır kusurlu olduğu" gerekçesiyle boşanmalarına karar verilmiştir. Toplanan delillerden mahkemece kadına kusur olarak yüklenen eylemlerden sonra tarafların barışıp bir süre aynı evde yaşadıkları, erkeğin; kadının bu eylemlerini affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekip, bu eylemler kadına kusur olarak yüklenemez. Tarafların erkeğin 23.01.2015 tarihli boşanma davasından sonra barışıp birlikte yaşadıkları, sonrasında  08.04.2015  tarihinde  yeniden  ayrı  yaşamaya  başladıkları,  kadının  birleşen


 boşanma davasının ise ikinci ayrılık sonrası 30.04.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmış olup, bu hale  göre kusur belirlemesinin kadının birleşen davasında tarafların iddia ettikleri olaylar açısından yapılması gerekmektedir. Tarafların barışıp birlikte yaşamalarından sonra yaşanan son olayda mahkemenin de kabulünde olduğu üzere erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, bunun karşısında kadının da "bana değer verecek biri ile gidiyorum" yazılı bir mektup bırakarak bir süre ailelerce bilinmeyen bir yerde kaldıktan sonra ailesinin yanına döndüğü ve bu haliyle güven sarsıcı davranışta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu erkeğin ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

c-Yukarıda 2/b bentte açıklandığı üzere evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda, taraflar eşit kusurludur. Boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafların kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması gerekmektedir. Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemez. Mahkemece, davacı-davalı erkeğin daha fazla kusurlu kabul edilmesi ve bu yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-davacı kadının maddi tazminat (TMK m.174/1) ve manevi tazminat (TMK m.174/2) isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. 
d-Davalı-davacı kadın, karşı dava dilekçesinde ziynet eşyalarının aynen olmadığı taktirde bedelini talep etmiştir. Mahkemece tefhim edilen kısa kararda ve hükümde aynen iadesine olmadığı taktirde bedelinin tahsiline hükmedilen ziynetlerin değerleri ayrı ayrı gösterilmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinin (2.) fıkrasında; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Yasanın 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
     SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b, 2/c ve 2/d bentlerinde  gösterilen sebeplerle  BOZULMASINA, ziynet alacağına yönelik bozma sebebine göre ziynet alacağının esası hakkında tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının  istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 29.11.2018 (Prş.)
  
Başkan                                    Üye                 Üye                        Üye                         Üye        
Ömer Uğur Gençcan       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İşçi Alacaklarının İcrası- Net/Brüt Ayrımı

                  İş davaları neticesinde hükmedilen işçilik alacakları brüt yahut net olarak hesap edilmektedir.  Bu hususta hukuken bir sınırlandırma söz konusu olmayıp, davacının talebi ile mahkeme net ya da brüt olarak alacağa hükmeder.  Ancak, mahkemenin vermiş olduğu kararın icrasında bir sınırlama getirilmiştir. İşçi alacaklarına ilişkin hüküm (net - brüt) hangi şekilde verilmiş olursa olsun net üzerinden icraya konulmaktadır. Mahkeme hükmü terditli olarak tesis edilmediğinden alacağın brütten nete çevrilerek icra takibine girişilmesi önem taşır.  Aksi halde borçlu vekilince icra mahkemesine açılan şikayet davasında takibin iptali/düzeltilmesi söz konusu olacaktır. Bu dava tahsili geciktirdiği gibi; yargılama gideri ve vekalet ücreti gibi ekstra giderlerin yapılmasına neden olacaktır.                         T.C.     ...

Avukatın müvekkili hakkında icra takibi yapması usulü

Avukatın müvekkilinden tahsil edemediği vekalet ücretini icra yoluyla tahsil etmesinden evvel, bu hususta Baro'ya bildirim yapılması zaruridir.  Aksi halde disiplin suçu işlenmiş kabul edilmekle, avukat  hakkında disiplin cezasına hükmolunur.  TBB DİSİPLİN KURULU KARARI Tarih – Esas No – Karar No Konu T. 24.04.2016 E. 2016/146 K. 2016/318 Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 47. maddesi hükmünün Baro’ya bildirim zorunluluğu kısmı açık olduğundan, bir avukat ücret alacağı konusunda dava açma yolunu tercih edebileceği gibi, elindeki ücret sözleşmesi ile ilamsız takip yapma yolunu da tercih edebileceğinden, icra takibine başlamadan önce de bu kural gereği bildirim yapılması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. (Yas 34,134. TBB Mes. Kur 47) İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Şikâyetli avukat hakkında … Barosu Yönetim Kurulu’nun 29.04.2015 günlü ve 68 sayılı ka...

SİTE VE APARTMAN KURUL TOPLANTISI HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR

                      Ofisimiz Kat Malikleri Kurulu toplantısına müvekkilleri adına katılmakla birlikte, alınan kararlara itiraz edilmesi ve iptal davaları açılması konusunda tecrübeye sahiptir.  www.metishukuk.com.tr sitesinden konusunda uzman avukatlarımızla iletişime geçebilirsiniz.                    SİTE VE APARTMAN KURULU TOPLANTISI                                        ( KAT MALİKLERİ KURUL TOPLANTISI)                          Kat Malikleri Kurulu kavramının neyi ifade ettiğini açıklamak gerekirse; Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 27.maddesinde düzenlenen ve anagayrimenkulün genel kurul organı olarak da ifade edilen kat malikleri kurulu, tüm kat maliklerinin yer aldığı ve ana taşınmazı...