YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E.
2018/1046
K.
2019/9007
T.
23.5.2019
·
GECİKMİŞ İTİRAZ TALEBİ ( Mirasçısı Tarafından Borçlunun Tebligattan
Haberdar Olmadan Vefat Ettiğini İleri Sürerek – Mirasçı Tarafından Murisin
Hayatta İken Takipten Haberdar Olamadığı Hususu Süresinde İleri Sürülmüş İse de
Takip Dosyasında Öğrenme Tarihine Göre Süresinde Yapılmış Bir İtiraz
Olmadığından Takibin Durdurulmadığı Bu Hali İle Sonucun Alacaklının Alehyine
Durum Oluşturmadığı Anlaşılmakla T.K. 32. Maddesi Uyarınca Şikayetçi Borçlu
Yönünden Ödeme Emri Tebliğ Tarihinin Borçlunun Usulsüz Tebligattan Haberdar
Olduğu Tarihe Göre Düzeltilmesine Karar Verilmesi Gerekirken İstemin Gecikmiş
İtiraz Olarak Nitelendirilip Takibin Durdurulması Yönünde Hüküm Tesisinin
Hatalı Olduğu )
·
TAKİBİ ÖĞRENME TARİHİ ( Mirasçı Tarafından Borçlunun Tebligattan Haberdar
Olmadan Vefat Ettiğini İleri Sürerek Gecikmiş İtiraz Talebi – Tebligatın
Usulsüz Olması Halinde Muhatabı Tebliğden Haberdar Olmuş İse Muteber
Sayılacağı/Tebligat Kanunu’nun 32. Maddesi Uyarınca Şikayetçi Borçlu Yönünden
Ödeme Emri Tebliğ Tarihinin Borçlunun Usulsüz Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihe
Göre Düzeltilmesine Karar Verilmesi Gerekirken İstemin Gecikmiş İtiraz Olarak
Nitelendirilip Takibin Durdurulmasına Karar Verilmesinin İsabetsizliği )
·
USULSÜZ TEBLİGAT ( Mirasçı Tarafından Borçlunun Tebligattan Haberdar
Olmadan Vefat Ettiğini İleri Sürerek Gecikmiş İtiraz Talebi – Mirasçı
Tarafından Murisin Hayatta İken Takipten Haberdar Olamadığı Hususu Süresinde
İleri Sürülmüş İse de Takip Dosyasında Öğrenme Tarihine Göre Süresinde Yapılmış
Bir İtiraz Olmadığından Takibin Durdurulmadığı Bu Hali İle Sonucun Alacaklının
Alehyine Durum Oluşturmadığı Anlaşılmakla T.K. 32. Maddesi Uyarınca Şikayetçi
Borçlu Yönünden Ödeme Emri Tebliğ Tarihinin Borçlunun Usulsüz Tebligattan
Haberdar Olduğu Tarihe Göre Düzeltilmesine Karar Verilmesi Gerekirken İstemin
Gecikmiş İtiraz Olarak Nitelendirilip Takibin Durdurulmasının Doğru Görülmediği
)
7201/m.21/2,32
2004/m.16/1,62
ÖZET
: Alacaklı tarafından borçlu ve diğerleri hakkında
başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, adı geçen borçlunun vefatı
üzerine takibin mirasçıya yöneltilmesi üzerine, mirasçısı tarafından icra
mahkemesine yapılan başvuruda, ödeme emri tebliğ tarihinde murisi olan
borçlunun hastanede tedavi gördüğünü ve ağır hasta olduğunu, bu nedenle
tebligattan haberdar olmadan vefat ettiğini ileri sürerek gecikmiş itirazda
bulunulduğu, ilk derece mahkemesince gecikmiş itiraz talebinin kabulüyle
takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmakla;
Tebligat Kanunu’nun
32. maddesi gereğince; tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden
haberdar olmuş ise muteber sayılır. Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen
tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet”
olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden
itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir Yine, genel haciz yolu ile
ilamsız takipte her türlü itirazın, İİK’nun 62. maddesi uyarınca, ödeme
emri tebliğinden itibaren ( usulsüz tebliğ halinde tespit edilen öğrenme
tarihinden itibaren ) yasal 7 günlük sürede icra dairesine bildirilmesi mecburidir.
Takip dosyası ve şikayet dosyası içeriğinden borçlunun vefatından evvel takibi
öğrendiği ispat edilemediği gibi mirasçısı tarafından da murisin hayatta iken
takipten haberdar olamadığı hususu, süresinde icra mahkemesinde ileri sürülmüş
ise de takip dosyasında öğrenme tarihine göre süresinde yapılmış bir itiraz
olmadığından takibin durdurulmadığı, bu hali ile sonucun alacaklının aleyhine
durum oluşturmadığı anlaşılmaktadır.
O halde ilk derece
mahkemesince, Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, şikâyetçi borçlu
yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar
olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, istemin gecikmiş
itiraz olarak nitelendirilip takibin durdurulması yönünde hüküm tesis edilmesi
ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi
isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve İlk Derece
Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
DAVA
: Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye
Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklılar
tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup,
dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve
dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği
görüşülüp düşünüldü :
KARAR
: Alacaklı tarafından borçlu … ve diğerleri hakkında
başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, adı geçen borçlunun vefatı
üzerine takibin mirasçısı …’a yöneltilmesi üzerine, mirasçısı tarafından icra
mahkemesine yapılan başvuruda, ödeme
emri tebliğ tarihinde murisi olan borçlunun hastanede tedavi gördüğünü ve ağır
hasta olduğunu, bu nedenle tebligattan haberdar olmadan vefat ettiğini ileri
sürerek gecikmiş itirazda bulunulduğu, ilk derece mahkemesince gecikmiş
itiraz talebinin kabulüyle takibin durdurulmasına karar verildiği; alacaklının
istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, ödeme emri tebliği işleminin
usulsüz olduğu, bu nedenle talebin gecikmiş itiraz olarak nitelendirilmesinin
doğru olmadığı, ancak tebliğ usulsüzlüğünün tespiti halinde kurulacak hükmün
sonuçlarının, istinaf talebinde bulunan alacaklının aleyhine olacağı ve aleyhe
hüküm kurma yasağı ilkesi gereğince HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca
istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
Sair temyiz
itirazları yerinde değil ise de;
İİK’nun 65.
maddesinde düzenlenen gecikmiş itiraz, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış
olması, ancak muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması
halinde söz konusu olur. Borçlunun, dilekçesinde gecikmiş itiraz deyimini
kullanmış olması, HMK’nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait
olması nedeniyle sonuca etkili değildir.
Somut olayda, borçlu
…’ye yapılan ödeme emrine ilişkin tebligatın, doğrudan 7201 Sayılı Tebligat
Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince yapıldığı gibi Tebligat Kanunu’nun
23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması
durumunda buna ilişkin kaydın tebliğ evrakı üzerine yazılması zorunlu
olduğundan ve şikayete konu 04.05.206 tebliğ tarihli ödeme emri tebliğ
evrakında bu kaydın da bulunmadığı anlaşıldığından tebliğ işlemi usulsüz olup,
başvuru bu hali ile Tebligat Kanunu’nun 32. maddesine dayalı tebligat
usulsüzlüğü şikayetidir. Şikayetçi tarafından gecikmiş itirazda bulunulduğu
belirtilmişse de; olayda, İİK’nun 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş
itirazın koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu husus Bölge Adliye
Mahkemesi’nin kabulünde olsa da kararın gerekçesinde, usulsüz tebliğe ilişkin
olarak kurulacak hükmün, istinaf talebinde bulunan alacaklının aleyhine durum
yaratacağı belirtilmiştir.
Tebligat Kanunu’nun
32. maddesi gereğince; tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden
haberdar olmuş ise muteber sayılır. Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen
tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet”
olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden
itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir ( HGK’nun 05/06/1991 tarih ve
91/12-258 E., 91/344 K. sayılı kararı ).
Yine, genel haciz
yolu ile ilamsız takipte her türlü itirazın, İİK’nun 62. maddesi uyarınca,
ödeme emri tebliğinden itibaren ( usulsüz tebliğ halinde tespit edilen öğrenme
tarihinden itibaren ) yasal 7 günlük sürede icra dairesine bildirilmesi
mecburidir.
Takip dosyası ve
şikayet dosyası içeriğinden borçlunun vefatından evvel takibi öğrendiği ispat
edilemediği gibi mirasçısı tarafından da murisin hayatta iken takipten haberdar
olamadığı hususu, süresinde icra mahkemesinde ileri sürülmüş ise de takip
dosyasında öğrenme tarihine göre süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından
takibin durdurulmadığı, bu hali ile sonucun alacaklının alehyine durum
oluşturmadığı anlaşılmaktadır.
O halde ilk derece
mahkemesince, Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, şikayetçi borçlu
yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar
olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, istemin gecikmiş
itiraz olarak nitelendirilip takibin durdurulması yönünde hüküm tesis edilmesi
ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi
isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve İlk Derece
Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ
: Alacaklıların temyiz isteminin kısmen kabulüyle
yukarıda yazılı nedenlerle 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2.
maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK’nun 373/1.
maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 23/10/2017
tarihli, 2017/1786 E.-2017/2379 K. sayılı kararının ( KALDIRILMASINA ),
Seferihisar İcra Hukuk Mahkemesi’nin 24/03/2017 tarihli, 2016/48 E. – 2017/26
K. sayılı kararının ( BOZULMASINA ), dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın
bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23.05.2019
oybirliğiyle karar verildi.
Yorumlar
Yorum Gönder