TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
10. AİLE MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/220 Esas
KARAR NO : 2016/203
DAVACI :..S.......... VEKİLİ :Av. S............
DAVALI :.İ .......... VEKİLİ : Av. Mükerrem Sedef KILIÇ
DAVA : Boşanma
DAVA TARİHİ : 10/02/2015
KARŞI DAVA
DAVACI :İ..................... VEKİLİ : Av. Mükerrem Sedef KILIÇ
DAVALI :S......... VEKİLİ :Av. S..........
DAVA : Boşanma
DAVA TARİHİ : 16/04/2015
KARAR TARİHİ : 16/02/2016 KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2016
Mahkememizde görülmekte bulunan Boşanma davasının yapılan açık
yargılamasının sonunda,
DAVA :
Davacı vekili verdiği dava dalikesi ile; tarafların 14/09/2011 tarihinde
evlendiklerini, bir çocuklarının olduğunu, davalının işi nedeniyle Aliağa’da
yaşadıklarını, davalının evlendikten sonra davacıyı ve ailesini sürekli hor
gördüğünü ve davalı tarafından Aliağa Aile Mahkemesine 2012/189 esas sayılı
dosyası ile boşanma davasının açıldığını, bu davada kadının bir kusurunun
olmaması nedeniyle davanın reddedildiğini, kararının Yargıtayca onanarak
kesinleştiğini, davalının kusuru hakaretleri nedeniyle evlilik birliği
temelinden sarsıldığından tarafların boşanmalarına karar verilmesini müşterek
çocuğun velayetinin davacıya verilmesini, 700 TL tedbir ve iştirak nafakası ile
800 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesini, 20.000 TL maddi, 20.000 TL
manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, ayrıca düğünde
takılan tüm takılara davalının el koyduğunu, davacıya iade etmemesi nedeniyle
fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 5.000 TL ziynet alacağını yasal faizi
ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesi ile
davacının iddialarının doğru olmadığını, evlenmeden sonra davacının davalıyı
hor gördüğünü, davacının aralarında bir sorun olmadığı halde ailesiyle birlikte
evden ayrıldığını, altınları da giderken yanında götürdüğünü, davacının
ailesinin evliliklerine çok müdahale ettiğini, uzakta yaşamalarını kabul
edemediğini, bu nedenle evlilik birliği temelinden sarsıldığından boşanmalarına
karar verilmesini, müşterek çocuğun velayetinin davalıya verilmesini, 30.000 TL
maddi, 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap aşamaları tamamlandığından taraflar ön inceleme duruşmasına davet
edilmiştir.
Davacı vekili ön inceleme duruşmasında dava dilekçesini ve
sebeplerini tekrar etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili ön inceleme duruşmasında cevap dilekçesini ve
sebeplerini tekrar etmiştir.
Davalı yargılama aşamasındaki beyanlarında, evlendikten sonra Aliağa’da
yaşadıklarını, davacının ailesinden uzak duramadığı için sık sık ailesinin
yanına gönderdiğini, davacının ailesinin de tarafların Ankara da yaşamasını
istediğini, evde olmadığı bir sırada davacı ve ailesinin eşyaları toplayarak
hatta evdeki ziynet eşyalarını da alarak evden ayrıldıklarını, bu nedenle
davacıyla görüştüğünü, Ankara da ev tutmalarını istediğinden evde tutulduğunu
ancak davacının ailesinin davacıyı bu evde akşam yatılı bırakmayacaklarını
söylediklerini, bu nedenle bir araya gelemediklerini ve boşanmak istediğini
belirtmiştir.
Taraflara uzlaşma teklif edilmiş, uzlaşma sağlanamadığından tahkikat
aşamasına geçilmiş tarafların gösterdiği deliller toplanmıştır.
GEREKÇE :
Tarafların getirtilen nüfus aile kayıt tablosunun incelenmesinde 14/09/2011
tarihinde evlendikleri, bu evlilikten -1 çocuklarının olduğu anlaşılmıştır
.
Asıl ve karşı dava M.K.’nun 166/1.’ci maddesine göre evlilik birliğinin
temelinden sarsılması sebebi ile açılmış boşanma davasıdır.
M.K.’nun 166/1.’ci maddesine göre; “evlilik birliği, ortak hayatı
sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa,
eşlerden her birinin boşanma davası açabileceği”,
M.K’nun 166/2.’ci maddesinde ise; “davacının kusuru daha ağır ise davalının
açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber itiraz hakkın kötüye
kullanılması niteliğinde ise; evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar
bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, boşanmaya karar
verilebileceğini” belirtmiştir.
Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları; tarafların evlendikten sonra
İzmir’de oturduklarını, davacının hamile iken ailesini çağırdığını, davalı ile
tartıştıklarını, onun kendisini dışarı attığını söylediğini, davacının
ailesinin de davacıyı alıp geldiklerini, ailesinin yanında doğum yaptığını,
davalının çocuğu görmeye geldiğinde bazı tartışmaların yaşandığını ve davalının
"ailesinin yanında doğum yapan kişiyi istemem" diyerek uzlaşmaya
yanaşmadığını duyduklarını belirtmişlerdir.
Davalı tanıkları da; taraflar arasında ilk zamanlar bir geçimsizlik
olmadığını, davacının hamile kalmasından sonra ailesini çağırdığını, ailesinin
de davacıyı alıp götürdüklerini, davacının davalının telefonlarına cevap
vermediğini, davalının pek çok kez Ankara'ya gelip görüşmek istediğini, ancak
davacının ailesinin buna izin vermediğini, davacı ve ailesinin hakaret
ettiklerini, davalının ayrı bir ev de tutmasına rağmen bu eve davacıyı
göndermediklerini bildiklerini belirtmişlerdir.
Taraflar arasında Aliağa Aile Mah. 2012/189 esas sayılı dosyası ile koca
tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın
kesinleştiği incelenen dosya ve karar içeriğine göre; kadına atılı bir kusurun
bulunmaması nedeniyle ve ispat edilemeyen davanın reddedildiği, bu dava
sırasında da şiddetten bahsedilmediği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki basit yaralama suçu nedeniyle Ankara 16 Asliye Ceza
Mahkemesinin 2014/1413 esas 2015/757 sayılı dosyası ile eşe karşı basit
yaralama suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihi itibariyle bu davanın
tarafların ayrı yaşadığı dönemde yaşanan olaylardan kaynaklandığı ve koca İ..........'in
eşe karşı basit yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verildiği
görülmüştür.
Toplanan delliller, dinlenen tüm tanık beyanları, incelenen ceza ve hukuk
dosyaları birlikte incelendiğinde; taraflar arasında yaşanan ilk olaya ilişkin
tanıkların bilgi ve görgüsünün bulunmadığı, davacının eşini evden kovması
nedeniyle evden ayrıldığını belirtmesine rağmen koca tarafından Aliağa Aile
Mahkemesinde açılan davada kadının bu iddiayı ileri sürmediği anlaşılmıştır.
Tarafların ayrı yaşadığı dönemde taraflar arasında sorunlar yaşandığı,
çocukla şahsi ilişki sırasında davacının ailesi ile davalı arasında sorunlar
yaşandığı anlaşılmış. Davalı bu aşamada Ankara da bir ev tutmasına rağmen
davacı ve ailesinin tarafların bu evde birlikte yaşamasına da izin vermedikleri
görülmüştür. Olayların bu şekilde gelişiminde her iki taraf da kusurludur.
Tarafların bu kusurlu hakaretleri ile evlilik birliği temelinden sarsılmış, bu
nedenle asıl ve karşı davanın kabulü ile boşanmalarına karar verilmiştir.
Müşterek çocuğun 02/10/2012 doğumlu olduğu halen davacı ile birlikte
yaşadığı ve çocuğun yaşı da dikkate alınarak velayetin davacı anneye
verilmesine, davalı baba ile şahsi ilişki kurulmasına karar verilmiştir.
Müşterek çocuk için yargılama sırasında dava tarihinden itibaren 300 TL
tedbir nafakasına hükmedilmiştir.
Velayeti kendisine verilmeyen eşin müşterek çocuğun eğitim ve bakım
giderlerine gücü oranında katılması gerektiğinden, davalının şu anda
çalışmadığı ve gelirinin de olmadığı anlaşıldığından 300 TL tedbir nafakasının
karar kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak devamına karar verilmiştir.
Davacı maddi manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davacı ve davalının
kusur durumu itibariyle şartları oluşmadığından maddi manevi tazminat reddine
karar verilmiştir.
Davacı tedbir ve yoksulluk nafakası talebinde bulunmuştur. Davacının da
çalışarak bir gelir elde etmediği boşanma ile yoksulluğa düşeceği
anlaşıldığından ve davalının da yargılama sırasında gelir durumu dikkate
alınarak 200TL karar kesinleşene kadar tedbir, karar kesinleştikten sonra
yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiştir.
davacı ziynet eşyası talebine bulunmuştur. davacı tanıkları ziynet
eşyalarının düğünden sonra davalının ailesine verildiğini, davalı taraf da
kaldığını iddia etmiş, davalı tanıkları da davacının ailesi ile birlikte evden
ayrılırken ziynet eşyalarını da yanında götürdüğünü hatta daha sonra ailesi
tarafından davalının bu ziynet eşyaları için Ankara’ya geri döneceğine dair
beyanda bulundukları anlaşılmıştır.
Bu durum da ve davacının evden ayrılış şekli itibariyle ziynet eşyalarını
da davacının alması mühtemel olup, ziynet eşyalarının davalının ailesine teslim
edildiği hususu da ispat edilemediğinden davacının ziynet eşyası talebinin
reddine karar verilerekkarar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
ASIL DAVA YÖNÜNDEN :
Davanın KABULÜNE,
Tarafların TMK 166/1 maddesi
gereğince BOŞANMALARINA,
Müşterek çocuk 02/10/2012 doğumlu E.......'nin velayetinin davacı anneye
verilmesine,
Davalı babanın çocuk ile iki haftada bir cumartesi günleri sabah saat 09.00
dan takip eden pazar günü akşam saat 17.00 ye kadar,
Dini bayramların ikinci günü sabah saat 10.00 dan üçüncü günü akşam saat
17’ye kadar,
Eğitim dönemi yarı yıl tatillerinin ilk haftası cumartesi günü sabah saat
09.00’ dan takip eden cuma günü akşam saat 17.00 ’ye kadar,
Ayrıca her yıl 1 Temmuz sabah saat 09:00 'dan, 30 Temmuz akşam saat 17:00
'ye kadar
Her yıl babalar günü sabah saat 10.00 dan akşam saat 20.00’ye kadar yanına
alarak şahsi ilişki kurmasına,
Tekli yıllardaki yılbaşılar da 31 Aralık akşamı saat 17:00’de alınıp ertesi
gün saat 15:00’da teslim edilmek,
Tekli yıllarda müşterek çocuğun doğum gününde saat: 10:00’da alınıp, ertesi
günü saat 17:00’ teslim edilmek,
Tekli yıllarda 23. Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında saat 09:00’da
alınıp, aynı gün akşam 17:00’de teslim edilmek,
Velayeti kendisine verilen tarafın karşı tarafa;
Çocuğun sağlığı ile ilgili önemli konularda yazılı olarak bilgi vermesine,
Çocuğun eğitimi ile ilgili sömestr ve eğitim dönemi sonlarında çocuğun
eğitim durumuna ilişkin olarak karnesinin sureti de dahil olmak üzere yazılı
olarak bilgi vermesine, okul toplantıları ve gösterileri konusunda diğer
ebeveyne bilgi verilmesine, o ebeveynin de bu toplantı ve gösterilere
katılabilmesine
Çocuğun ikametgah adresini ve çocukla karşı taraf arasında kendisini
rahatsız etmeyecek biçimde telefonla görüşebilmesi için çocuğu ulaşabileceği
telefon numarasını yazılı olarak bildirmesine,
Yaz tatilinde veya başka bir zamanda velayeti kendisinde bulunan ebeveynin
şehir dışına çıkarken diğer ebeveyne adresini , telefon numarasını ve çocuk ile
birlikte gidecekleri yer konusunda bilgi vermesi
Her bir ebeveynin çocuğa tıbbi müdehale gerektiren herhangi bir ciddi
rahatsızlığı olduğunda diğer ebeveyne bilgi vermesi,
Kullandığı ilaçlar varsa teslim sırasında diğer ebeveyni bilgilendirmesi ve
ilaçları ile birlikte çocuğun teslim edilmesi,
Her iki ebeveynin adres değişikliklerini ve açık adreslerini en kısa
zamanda birbirlerine bildirmeleri,
Çocuğun hangi ebeveynde olursa olsun her türlü iletişim vasıtası ile çocuk ile
16:00 ile 19:00 arasında arama ve iletişime geçme hakkının bulunmasına,
Ebeveynlerden birinin ailesindeki özel günlerde birbirleri ile görüşerek
şahsi ilişkiyi düzenleyebilmelerine,
Çocuğun menfaati dikkate alınarak velayete ve şahsi ilişkiye ilişkin karara
uyulmaması halinde velayet ve şahsi ilişkinin değiştirilebileceğinin taraflara
hatırlatılmasına,
Velayet ve şahsi ilişkinin karar kesinleşinceye kadar tedbiren
uygulanmasına,
Tedbir karanının Ankara Nöbetçi İcra Müdürlüğü tarafından yerine getirilmesine,
Kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde TMK.’nun 353 ve TMK’nun
Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 4.maddesi
gereğince; velayet kendisine verilen tarafın küçüklerin mal varlığının dökümünü
gösteren bir defteri sunmasının istenmesine, çocuk mallarının yönetimine
yeterince özen gösterilmemesi halinde TMK.’nun 360 ve 361. maddelerinde yazılı
önlemlerin hakimliğimizce alınacağının, bu cümleden olarak veliden malların
tevdi edilmesini yada güvence gösterilmesinin istenebileceği gibi çocuk
mallarının yönetiminin bir kayyuma devredilebileceğinin hatırlatılmasına,
(hatırlatıldı)
Yargılama sırasında dava tarihinden itibaren müşterek çocuk için verilen
300 TL tedbir nafakasının karar kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak
devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacının tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulü ile dava
tarihinden itibaren 200TL tedbir nafakasının karar kesinleşene kadar tedbir,
kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, fazlaya ilişkin
talebin reddine,
Davacının ziynet eşyaları talebinin REDDİNE
Davacının maddi manevi tazminat taleplerinin REDDİNE
Peşin alınan harcın mahsubu peşin alınan 27,70TL harç ve 341,55TL tamamlama
harcı da dahil olmak üzere toplam 369,25TL harçtan fazla yatan 340,05TL harcın
istek halinde yatırana iadesine,
Davacı tarafından yapılan 202,90TL yargılama masrafının davalıdan alınarak
davacıya verilmesine,
Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık asgari ücret
tarifesi gereğince .....00,00 TL.sı vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya
verilmesine,
Reddedilen ziynet eşyası yönünden davalı kendisini bir vekil ile temsil
ettirdiğinden reddedilen tutar maktuyu geçmediğinden ......00TL vekalet ücretinin
davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Yatırılan gider avansından kalan tutarın karar kesinleştikten sonra H.M.K.
333 ve HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince davacıya iadesine,
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN :
Karşı davanın kabulü ile tarafların BOŞANMALARINA,
Karşı davacının maddi manevi tazminat taleplerinin REDDİNE
Peşin alınan harcın mahsubu eksik 1,50 TL harcın karşı davalıdan tahsiline,
Karşı davalı tarafından yapılan 150,70 TL yargılama masrafının karşı
davalıdan alınarak karşı davacıya verilmesine,
Karşı davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık asgari
ücret tarifesi gereğince .....00,00 TL.sı vekalet ücretinin karşı davalıdan
alınarak karşı davacıya verilmesine,
Yatırılan gider avansından kalan tutarın karar kesinleştikten sonra H.M.K.
333 ve HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince karşı davacıya
iadesine,
Dair karar, davacı vekilinin ve davalı ve vekilinin yüzüne karşı, kararın
kendilerine tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay yolu açık
olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2016
Karar taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Saygılarımızla
Av. Mükerrem Sedef KILIÇ
Yorumlar
Yorum Gönder